‘Dünya Kadınlar Günü’, kadınların sorunlarının sadece bir gün konuşulup, sonra unutulacağı anlamına gelmez. Özel günlerin amacı, hediye almak suretiyle; tüketim ekonomisine katkı sağlamak da değildir. Kadınların sorunlarıyla her gün ilgilenilmeli, ama 8 Mart’ta yalnız kadınların sorunları gündeme gelmelidir. Bu nedenle özel günlerin olması demek sorunların sadece bugün gündeme geleceği; diğer günlerde ihmal edilebileceği anlamına gelmez.
Üniversite öğrencisi Özgecan Aslan’ın hunhar bir şekilde öldürülmesi sonucu toplumun tüm kesimlerinden gelen tepkiler, ‘8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü tecavüzle mücadelenin miladı haline getirdi. Ne yapılacaksa şimdi yapılmalıdır. Şimdi değilse, ne zaman? Toplumun bu kadar ittifak içinde olabileceği başka bir zaman olamaz. Bakanından, bakmayanına kadar, kadınından, erkeğine, aydınından, sanatçısına, siyasetçisinden sendikacısına kadar herkes, tecavüzle mücadelede hem fikir, mağdurlarla hemdert oldu.
Bugünden sonra tecavüz evlenme ve de kirlenme sebebi olmamalı. Engellenmesi mümkün olamayan saldırılara maruz kalan hanımlar, bu saldırılardan dolayı, kesinlikle kirlenmediklerini, hiçbir değer kaybına uğramadıklarını bilmeli. Kendilerinin sorumlu tutulamayacağı ve engel olamayacakları nedenlerden başlarına bir kaza geldiğine inandırılmalılar. Bunun sağlanması mağdurların ortaya çıkmasını, eylemin yaygınlaşarak, şiddetlenerek devam etmesine engel olacak.
Hiç kimse tecavüzcüsüyle evlendirilmek zorunda bırakılmamalı. Tecavüzcüsüyle evlendirilmek demek; aslanın ağzından yaralı kurtulan hanımı, aslanın kafesine atmak demek değil de nedir? Gerek toplum; özellikle de hukuk çevreleri tecavüzün ne denli bir yıkım olduğu konusunda henüz hem fikir değil. Tecavüzün tahrip edici, yıkıcı, yok edici etkileri farklı kesimlerce farklı algılanıyor. Tecavüzü evlenme sebebi olarak görmek, suçlulara cezai indirim sağlamak, tecavüzcüleri teşvik ediyor.
Birçok olayda olduğu gibi; tecavüz olaylarındaki olgu ve algı farkı hanımları vahşi saldırıların hedefine oturtuyor. Bu algı farklılıklarını ortadan kaldırmanın tam zamanıdır. İlk defa toplum dikkatlerini bu noktaya çevirmiştir. Sonuçlara feryat etmek, gözyaşı dökmek gidenleri geri getirmediği gibi, yenilerinin gitmesine de engel olmuyor. Özgecan’dan sonra da çok sayıda ölümle sonuçlanan tecavüz olayı yaşandı.
Olayların sebeplerini değiştirmediğimiz sürece bu olaylar artarak devam edecektir. Resmi verilere göre; Türkiye’de her 4 saatte bir tecavüz olayı yaşanmaktadır. Kız çocukları kadar erkek çocukları da tecavüz kurbanları arasında önemli bir yer tutuyor. Birçok olayda tecavüz mağdurları gözyaşlarını içine akıttığı, feryatlarını yalnız kendileri duyduğu için bu olaylar istatistiklere girmiyor; kayıt dışı kalıyor. Yine enses ilişkilerde, tecavüz olayı kazayla kırılan kola benzetiliyor ve ‘kol kırılır, yen içinde kalır’ denilerek örtbas ediliyor. Bunlar da istatistiklere ilave edildiğinde manzara çok daha vahim ve dehşet vericidir.’Dünyanın her yerinde oluyor’ diyenler de Türkiye ve dünya gerçeklerinden çok uzaklar.
Dünyanın birçok yerinde tecavüzcülere caydırıcı cezalar veriliyor. Tecavüzcülerin hedefindekilere korunma yöntemleri öğretiliyor, şüphelinin erken teşhisi sağlanıyor, kurbanlar toplumdan tecrit edilmiyor, rehabilite ediliyor. Özgecanlar unutulmamalı ve unutturulmamalı. Küçük ihmaller büyük felaketlere sebep olur. Çok zor ayağa kalkan bu millet hazır kalkmışken yapılması gerekenler yapılmalı. Yapılana kadar oturulmamalı. En büyük güç zamanı gelen fikirdir. Artık hiçbir şey eskisi olmayacak.
Pazarın keyfini çıkaramıyorsanız, kadına şiddete karşı verilecek mücadelenin keyfini çıkarın.